14 Mart 2014 Cuma

Hadîs-i şerîfler nasıl yazılı hâle getirildi?


                                                                        "Eski bir Sahih-i Müslim nüshası"

“BENDEN İŞİTTİKLERİNİZİ YAZINIZ!”

Hadîslerin yazıya dökülmesi, Hazret-i Peygamber’in bu emri üzerine olmuştur.
Zamanımızda “Kur’an’a bir sözümüz yok; ama hadîsleri kabul etmeyiz. Çünkü Hazret-i Peygamber’den çok sonra yazılmıştır” diyenler işitiliyor. Halbuki bunlar da âyetlerle aynı devirde yazılmaya başlanmıştır.

Kur’an-ı kerîm âyetleri nâzil oldukça, vahy kâtipleri bunları Hazret-i Peygamber’in emriyle kâğıt, kumaş, hurma dalı, kemik gibi ne bulurlarsa yazarlardı. Eshâb-ı kirâm önceleri Hazret-i Peygamber’den işittikleri hadîsleri de yazmaya teşebbüs etti. Fakat Hazret-i Peygamber Kur’an ile karıştırılır endişesiyle buna mâni oldu. Nitekim Tevrat ve İncil de bu şekilde insan eliyle tahrife uğramıştı. O zaman sahâbilerin çoğu okuma-yazma bilmezdi. Hadîslerin yanlış yazılma ihtimali vardı. Kaldı ki sözlü kültür, her zaman yazılı kültürden daha sağlamdır.

Sağ elini yardıma çağır!

Hazret-i Peygamber’in, Hudeybiye Anlaşması’nı imzalamak dışında hayatında 
yazı yazdığı bilinmemektedir. Bununla beraber gerek diplomatik mektuplar, gerekse idarî talimatlar yazdırırdı. Zeyd bin Sâbit’ten Süryânîce öğrenmesini istedi; o da 15 günde bu lisanda yazmasını öğrendi. Hazret-i Peygamber’in mektuplarını yazar, gelen mektupları da ona okurdu.

Bir gün Hazret-i Peygamber, içinde kısas cezasının esaslarının bulunduğu bir hutbe okudu. “Ya Resulallah, bunu bana yazıverin” diyen Ebû Şah adındaki sahabinin talebi üzerine “Ebu Şah için yazınız” buyurdu. Ayrıca her vâliye vergi mikdarları hakkında yazdırdığı yazıdan bir nüsha verirdi. Hazret-i Ebû Bekr ve Ömer de böyle yapmıştır.

Mekke’nin fethinden sonra, hadîsler çoğalıp ezberlemesi güçleşince, Hazret-i Peygamber, bunların yazılmasına izin verdi.  Abdullah bin Amr bin el-Âs’a, parmağı ile ağzına işaret ederek:   “Yaz! Yemin ederim ki ondan haktan başka bir şey çıkmaz!” buyurdu. Ebû Hüreyre der ki: “Ensardan bir zat Resulullah aleyhisselâma hâfızasından şikâyet etti. Resulullah ona şu cevabı verdi:  ‘Sağ elini yardıma çağır!’ ve eliyle yazma işareti yaptı”.

Hazret-i Ebû Bekr vefat ettiğinde, geride içinde 500 hadîs bulunan bir mecmua bırakmıştı. Abdullah bin Ömer de azatlı talebesi Nâfi’ye hadîs yazdırırdı. Hazret-i Ali, işittiği hadîsleri yazdığı bir sahifeyi, kılıcının kınında saklardı. Bunlar, İmam Hanbel’in Müsned’inde vardır. En çok hadîs yazan sahâbi Abdullah bin Amr bin el-Âs’ın“Kostantiniyye bir gün mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne iyi kumandandır. Onun askeri ne iyi askerdir” hadîsinin bulunduğu es-Sâdıka adlı sahîfesi de buradadır. Kendisine Kostantiniyye (İstanbul) ve Rûmiye (Roma) şehirlerinden hangisinin daha evvel fetholunacağı sorulunca, halkalı bir sandık getirip, içinden bir kâğıt çıkararak şöyle demiştir: “Biz Resulullah aleyhisselâmın etrafında toplanmış yazıyorduk. Kendisine bu sual soruldu. O da İstanbul’u kastederek ‘Hiraklın şehri önce fetholunacaktır’ buyurdu”.


**********
KAYNAK: Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci, “Hadîs-i şerîfler nasıl yazılı hâle getirildi?”, Türkiye Gazetesi,  13 Temmuz 2011.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder